Ümmü Kızın Türküsü
Tuncer MANKIR
1860'lı yıllarda Yukarı Bekir hocaların evlerinin olduğu semtte
Kavukçular, Odun Pazarı yakınındaki Aşık Kuyusu civarında da
Alacanoğulları yaşamaktadır. Kavukçuların kızı Ümmü,Alacanoğullarının
Ali'yi sevmektedir. Babası buna razı olmaz.Kızı başkası ile evlendirmek
ister, Düğün başlar. O zamanlarda Bekilli'de düğünler tam çalgılı
olurmuş.Kız bir yolunu bulur Ali ile kaçar. (Denizli 1881 de İl
Oldu.)Denizli ve Bekilli Afyon Vilayetine bağlıdır. Menderesin güney
tarafı yani Çal tarafı İzmir Vilayetine bağlıdır. Osmanlı devletinde
eyalet sistemi vardır.Her vilayetin kanunu ayrıdır.Şimdi bir devlette
suç işleyen yurt dışına kaçınca suçtan kurtulduğu gibi, o sıralarda da
bir vilayette suç işleyen, başka vilayete kaçabilirse suçtan orada ceza
görmemektedir.Ali ile Ümmü'de Menderesi geçip Çal Kuyucak'a varmak
isterler.Böylece ceza görmekten kurtulacaklardır.Normal yollardan
geçerlerse yakalanma riskleri vardır. Bu bakımdan kimsenin tahmin
edemeyeceği, bir yol ararlar.Kuyucak ile Bekilli arasında Mangırın
Kısık denilen yerin ağzında ütülenbeç taşı denilen yerde Menderes
üzerinde üç tane taş vardır. Bu taşların arası 70 santimetre ile 1 25
santimetre arasında değişmektedir.Su az olduğu zaman kenardan
birincitaşa ve devamla diğerlerine atlayarak (ütüllüyerek) karşı tarafa
kolayca geçilmektedir.Su çok olduğu zaman yine geçilebilmekte, fakat
dalgaların çıkardığı köpük taşların üzerini ısladığından
Ummü ile Ali de işte bu yere gelirler, karşıya atlamak isterler.Ali
atlar.Ümmü atlarken ayağı herhelde o zaman ıslaktı.Kayar ve taşların
hemen önündeki girdaba kapılır. Artık kurtulma imkanı yoktur. Girdap
çok derindir. Taşların önündeki girdabın derinliği 6 ile 8 metre
arasında değişmekte ve su üstten dibe doğru devamlı
dönmektedir.Kapılanın kurtulması imkansızdır.Ali tutmak istedi isede
başarılı olamaz. Sonuçta yakalanır ve Afyon ceza evine konulur. Orada
başlarına gelen bu olayı türküye çevirir, yanık yanık söyler.Bünu
gardiyan, savcı, vesayire duyar. Bir rivayete göre o zaman için vali
olan Kamil Paşa'ya kadar duyurulur. O da dinler ve Ali'nin suçsuz
olduğuna karar verilerek af edilir.
Çayada düştü futamadım kolunu
Uzakta gifli bilemedim yolunu
Güzelce Mevlam kısmet etmiş ölümü
Akmıyası çaylar nerelere koydun Ümmü'mü
Suna boylu yarimi
Su yüzünde yüzer gider büjüsü
Onsekizdir sırma saçın örgüsü
Bu güzellik hakkın sana vergisi (Gadın Ümmü'm suya düştii kendisi)
Akmıyası çaylar nerelere koydun Ümmü'mü
Suna boylu yarimi
Bir el eflim alamadım fesini
Uzak geldi duyamadım sesini
Yoluna koydum bır çıft balya tosunu
Akmıyası çaylar nerelere koydun Ümmü'mü
Suna boylu yarimi
Elmada verdi elmasını yemedim
Ben Ümmüye birşeycikler demedim
Nerelere gitti ben Ümmü'yii görmedim
Akmıyası çaylar nerelere koydun Ümmü'mü
Suna boylu yarimi
Davulcusu kaya dibi dolaşır
Düğüncüsü koyun gibi meleşir
Kara haber köye çabuk ulaşır
Akmıyası çaylar nerelere koydun Ümmümü
Suna boylu yarimi
Kadı geldi mahkemeler kuruldu
Kadın Ümmü'm zabıtların tutuldu
İfadeler Mustanlıktan soruldu
Akmıyası çaylar nerelere koydun Ümmü'mü
Suna boylu yarimi
Davulcusu kaya dibi dolaşır
Anasına babasırıcı kara haber ulanır
Kadın Ümmü'm yan yolakta dolanır
Akmıyası çaylar nerelere koydun Ümmü'mü
Suna boylu yarimi
Başında çelmesini söğütler aldıı
Kolundan burmasını Yörükler aldı
Ben ölürsem dünya tenhamı kaldı
Akmıyosı çaylar nerelere koydun Ümmü'mü
Suna boylu yarimi
Şaşlım da hay Allah'ım yine şaştım
Gaya Köprüsünden yar ile geçtim
Böyle de güzelin ardına düştüm
Akmıyası çaylar nereiere koydun Ümmü'mü
Suna boylu yarimi
Davarları dağda yayılı kaldı
Küçük ağabeyleri evde sayılı kaldı
Bunun anası babası nerede kaldı
Akmıyası çaylar nerelere koydun Ümmü'mü
Suna boylu yarimi
Sarı saçı erısesinde saz gibi
Kullar uğramasın derde biz gibi
Ayın çevresinde sarı yıldız gibi
Akmıyası çaylar nerelere koydun Ümmü'mü
Suna boylu yarimi